Bu insanlar neyden kaçıyor?

Abdullah Uçar
2 min readAug 18, 2021

--

Görsel: Reuters / Aljazeera

İkiz kuleler saldırısını bahane ederek Afganistan’ı işgal eden ABD 20 yıl sonra Afganistan’dan bir anda çekildi. Bu çekilmeyi fırsat bilen Taliban ise 3 günde başkenti ele geçirdi ve ülkeyi yönetmeye hazırlanıyor. ABD herkesi bir anda ortada bırakarak sanki Afgan topraklarında yeni terör grupları filizlensin, millet birbirini yesin diye tarlayı nadasa bırakıyor. ABD, varlığı ile felaketlere sebep olduğu gibi bu defa da bilinçli yokluğu ile ülkeyi başka bir felakete / kaosa sürüklüyor.

Tüm bu keşmekeşin içinde havalimanındaki bir olay beni derinden sarstı. Ülkeden kaçmaya çalışan insanlar, havalanmakta olan bir uçağın tekerleklerine tutunuyor, uçak havalandıktan sonra oldukça yüksek bir mesafeden yere çakılıp vefat ediyorlar. O tekerleklere tutunup kendini aşağı bırakmayanlar da muhtemelen yolda soğuktan dondu veya onlar da bir süre sonra yere çakıldılar. İnsan bir an “Hollywood’da bir film sahnesi mi bu” diye şüphe ediyor. İnsanların kitleler halinde bir ölümden başka bir ölüme kaçar gibi, ölümlerden ölüm beğenir gibi bir hali var. Adeta can havli ile bir uçağın tekerleğine tutunuyorlar. Bu dehşetengiz olay “bu insanlar neyden kaçıyor?” sorusunu sormayı gerektiriyor.

Bu sorunun cevabı ise maalesef siyasal İslam hayali kuranlar için tarihi ibretler içeriyor. Taliban, bir İslam devleti kurmak istediğini açıkça beyan ediyor. Ancak insanlar Taliban’ın hayalini kurduğu ve daha doğmamış bu devletin müstakbel zulmünden kaçıyor. Taliban kendi halkına daha önce ne yaptıysa şimdi onu biçiyor. Halk Taliban’ı bir “öcü/canavar” gibi görüyor. Öyle ki Taliban’ın eline düşmektense bir ABD uçağının tekerleklerinden yere çakılmayı yeğliyor.

Bu bağlamda aklımdaki soru bulutunu cevapları birlikte arayalım diye sizinle paylaşmak istedim:

Taliban’ı bu kadar korkutucu hale getiren nedir?

Bir toplum askeri ve kültürel açıdan baskı altına alındığında marjinal gruplar daha da küçülür mü yoksa büyür mü? Bu marjinal gruplar daha da keskinleşir mi yoksa sakinleşir mi? Böyle bir baskının altında terör sonlanır mı beslenir mi?

Taliban’ın başrolü paylaştığı şu tabloyu İslam ile herhangi bir şekilde ilişkilendirmek mümkün mü? Bir insanı bir uçak tekerleğinde ölmeye iten sebeplerin İslamla bir ilişkisi olabilir mi?

İslam’ın herhangi bir kurucu ilkesinde saçı sakalı birbirine karışmış ve ellerinde bazukalarla sokaklarda dolaşan ürkütücü insan tiplerinin nasıl bir yeri olabilir? “İslam devleti kurma” İslam’ın gösterdiği bir hedef mi? İslam’ın bir teokrasi hayali var mı?

Tarihte devleti din adına yöneten (hangi dinden olursa olsun) liderlerin bir süre sonra kendilerine tanrısal yetkiler atfederek millete etmedikleri zulmün kalmadığını daha ne kadar tecrübe edeceğiz?

Dinler devletler için bir yönetim biçimi mi yoksa toplumsal adaleti hakim kılan birer yaşam biçimi mi? Bir devletin din olarak “adalet”i benimsemesi yetersiz mi?

Böylece sorularımı bıraktım buraya, buyrun, birlikte düşünelim / akledelim. Biz akletmeyi ihmal ettikçe bizim yerimize akledip bize başka hayatları din adına dayatmak isteyen çok talipli var. Bu sebeple, İslam’ın kurucu ilkelerine tekrar yönelmek, o ilkelere dayararak akletmek akıl ve iman sağlığımız için en doğru yol. Yoksa savrulmak ve marjinalleşmek, hatta zalimleşmek de akletmeyen ve ilkelerinden uzaklaşanlar için kaçınılmaz bir son.

--

--

Abdullah Uçar
Abdullah Uçar

Written by Abdullah Uçar

Meraklı biri. Okur-yazar. Öğrenmeyi, özetlemeyi, öğretmeyi pek sever. Tıp doktoru, en pratisyeninden. Halk Sağlığı doktoru, en tembelinden.

No responses yet