Abdullah Uçar
1 min readMay 8, 2024

--

İnsanın dış dünyası gibi kendi benliği de bir dehliz, sonu da yok. Dış dünyada kaybolmanın karşıtı iç dünyada kaybolmak değil kanaatimce, zira o da bir kayboluş. İnsandan kendisini çalıp onu rolde yaşatanlara karşı benliği merkeze alıp yüceltmek de başka bir kayboluş oluyor. Buldum dediğin her noktada başka bir bilinmezin kapısı aralanıyor.

İnsan öyle birşeye tutunmalı ki o şey 'görece' olmasın, değişmesin, bir referans noktası olsun. Ona referansla hayat oluşsun. Nedir o? Platon ona idea diyor, Kuran Allah diyor, Türkler Tengri diyor, her medeniyet ona bir isim vermiş, onu arıyor, tanımaya anlamaya erişmeye çabalıyor, ona referansla yaşamaya gayret ediyor. Yüzbinlerce yıllık İnsanlık tarihinde ilk kez modernite O'nu hayattan dışlıyor, O'nsuz da olur demeye getiriyor. Peki O ve onu arayışımız olmadığında geriye ne kalıyor? Kalplerimizi ne tatmin edebiliyor?

İnsanın kalbi aradığı itminanı, ancak hakikati aramakla, onu arayanlarla muhabbetle, zalimlere karşı sırf doğru olduğu için savaşmakla ve bu gibi daha nice erdemle bulabilir kanaatimce.

Dış dünyanın ve iç dünyamızın dehlizlerinde kaybolmamak için tek çıkaryol, mağaradan dışarı çıkmak, hakikati görmek (idea:görülen demek), kavramak ve anlamak, sonra başkalarını da bakınca gözleri acıyan güneşe bakmaya çağırmak.

--

--

Abdullah Uçar

Meraklı biri. Okur-yazar. Öğrenmeyi, özetlemeyi, öğretmeyi pek sever. Tıp doktoru, en pratisyeninden. Halk Sağlığı doktoru, en tembelinden.