Savaşmalıyız!

Abdullah Uçar
3 min readOct 22, 2023

(Bu mesajı insanlık adına paylaşın.)

Fotoğraf: Motaz_Azaiza, Filistin, Gazze. 2023

İsrail güçleri 7 Ekim 2023'te Gazze şeridinde hapsolmuş 2.1 milyon çaresiz insanın üzerine asker — sivil ayırt etmeden, kadın, çocuk, hasta, yaralı olduğuna bakmadan 15 gündür bomba yağdırıyor. İnsanlık tarihinde bir ilk yaşanıyor, İsrail Gazze’nin ortasında bir hastaneyi bombalıyor. Gazzeli sivillere ‘’Güneye gidin kuzeyi bombalayacağım’’ diyor, ardından güney Gazze’yi, hem de bir okulu bombalıyor. Camiyi, pazaryerini, evleri bombalıyor. Bombalar canlı yayınlarda gözlerimizin önünde patlıyor, sivil insanlar, küçüçük çocuklar kameralar önünde parçalarına ayrılıyor. Bu kameralar sadece AlJazeera’nin değil, CNN, BBC, AFP, NYT, WSJ, Guardian, Independent, The Economist, Times kameraları. Gazze’de yaşanan soykırım öyle büyük ki bu medya kuruluşlarının gazeteleri bir araya gelince dahi Gazze’nin cenazesini örtmeye yetmiyor. Ufacık masum çocukların kömürleşmiş ve kana bulanmış bedenlerine, korkudan titreyen şok içindeki bakışlarına, parçalandıklarında tanınmak için ellerine ayaklarına yazdıkları yazılara gözlerimiz giderek alışıyor.

‘İnsanlık çok ilerledi’ sanıyorduk, ‘hangi açıdan’ diye sormayı unuttuk. İnsanlığın en çok ilerlediği konunun canavarlık, katliam, soykırım, etnik temizlik, ‘’ırk hijyeni’’, vahşet olduğunu artık söylemek mümkün. Tanrılara insan kurban edilen tarih öncesi çağlardan daha vahşi metotlarla 21. yüzyılın ortasında binlerce insan parçalarına ayrılıyor. Geri kalan tüm dünya bunu izliyor. Herkes yaşarken tufan kopuyor. Herşey gözler önünde alenen gerçekleşiyor.

İsrail’i korumak için ABD ve Birleşik Krallık donanmasına ait, dünyanın en büyük ölüm makineleri olan uçak gemileri Doğu Akdeniz’de hazır bekliyor. Tüm dünyaya açık bir mesaj veriliyor: ‘’Bir gün bize itaat etmez ve istediğimiz gibi insanlar olmazsanız, o gün sizi parçalarınıza ayırdığımızda çığlıklarınızı kimse duymayacak, duysalar dahi hiçbir şey yapamayacaklar, herkesin gözü önünde vahşice öleceksiniz ve kimse kılını dahi kıpırdatamayacak. İşte Gazze! Herkes şahit olsun, gözlerinizle görün, kulaklarınızla işitin, kalbinize kazıyın, dersinizi alın: Güç budur! Ve güç bizim elimizde.’’

İnsan neyle yaşar? İnsan onuru, şerefi, haysiyeti olmadan yaşayabilir mi? Bunlar olmadan yaşayan canlıya insan denebilir mi? Sokakta canice öldürülen bir masum çocuk görüp onun için hiçbirşey yapmadan geçip gider, sanki hiçbir şey olmamış gibi rutin hayatımıza dönersek eğer, insanlık onurumuz, şerefimiz, haysiyetimiz orada o çocukla ölmüş olmaz mı?

İnsanlığa yürüyecek yollar açan ve zamanın önünde giden filozoflara, insanlığın düşünen aklı olan entelektüellere, insanlığın hisseden kalbi olan şairlere, milyonların sevgilisi rol modellere, toplumlara yön veren kanaat önderlerine, halklara umutlar vaadeden liderlere, yeryüzünde kendini insan kabul eden devlet yöneticilerine ve temsilcilerine, insanca yaşamayı uman, insanlığı umursayan, çocuklarına insanlık öğretmeyi hayal eden herkese sesleniyorum:

Artık insanlığa savaş açanlara karşı insanlık için savaşmalıyız. Savaştığımızda ölebiliriz, ölsek dahi insanlar olarak öleceğiz, ama onursuz, şerefsiz ve haysiyetsiz yaşayamayız. Onursuz yaşamak, ölmekten aşağı değil mi? Onursuz yaşayabilen insan sayılabilir mi? Kameralara bakan kan içindeki minik yavrularla göz göze gelip eski hayatlarımızı yaşayamayız.

Savaşmalıyız. Korkmamalı, sadece kendimizi kurtarmak için planlar yapmamalı, birlikte var olmalıyız. Tarihte nice azınlık nice çoğunluğun üstesinden gelmiştir, düşmanın gücünden değil, insanlığın onurunu yitirmekten korkmalıyız. Birbirimizin yüzüne bakabilmek, insanlığın 315 bin yıllık tarihinde biriktirdiği değerleri savunmak, insan kalmak ve insanca ölmek için savaşmalıyız.

İkinci dünya savaşının egemenleri tüm dünyayı aldattı. Birleşmiş Milletler Srebrenitsa’da aldattığı gibi dünyayı bir kez daha aldattı. Gelişmiş ülkeler sadece seyirci kaldı. Sürdürülebilir kalkınmalar birer masal çıktı. Pandoranın kutusu yine açıldı, maske düştü, gören gözlere hakikat göründü. İnsanlığa şirin ve asil gözükmeye çalışan vahşiler bir kez daha vahşetlerine yenik düştü. İsrail devlet terörü 21. yüzyılı kan deryasına dönüştürdü.

Ey Türkiyem, aziz milletim, onca tarihiyle destan yazmış kardeşlerim, ecdâdın hikayesinin sonu bizimle böyle bitmemeli, tarihimiz gerçekten şanlı ise buna halel gelmemeli. Kök Türk’lerin, Selçuklu’nun, Osmanlı’nın ve Türkiye’mizin ruhu bu çıkmaz sokakta zalimlere bu kadar kolay, bu kadar sessizce, bu kadar tere yağından kıl çekercesine teslim edilmemeli. Biz savaşçıydık, ezelden beri savaştık, hala savaşçıyız, yine savaşmalıyız. ‘Biz’ diye birşeye inanıyorsak gereğini yapmalı, toparlanmalı, tüm varlığımızla zalim İsrail’e ‘’seninle savaşmaya hazırız’’ diye haykırmalı, geri adım atmadığında besmeleyi çekmeliyiz.

Utanmadan yaşamak için, insan kalmak, ruz-i mahşerde şerefli ecdâdımızın yüzüne bakmak, hele de Peygamberimizin, onunla birlikte tarihteki tüm şerefli, onurlu ve haysiyetli insanların yüzlerine bakabilmek için savaşmalı, devlet yöneticilerimizi harekete geçmeye çağırmalıyız.

Savaşmazsak, ölüm makinelerini durdurmazsak, hiçbir şey yapmazsak eğer, hayat savaşmayan herkes için asla eskisi gibi olmayacak, insanlık türü yolculuğuna başkalaşmış olarak devam edecek, insanlık onuru ruhunu Gazze’de teslim edecek.

Savaşmalıyız, insan kalmak için, Gazze’de kurşun yiyen insanlık şerefi için, büyüdüğünde ‘biz ölürken neredeydin’ diye soracak çocuğun yüzüne bakabilmek için savaşmalıyız. Allah’tan başka güçten korkmamalı, en büyük gücün Allah olduğunu kendimize hatırlatmalıyız.

Bihi. ‘Size ne oluyor da, Allah yolunda “Ey Rabbimiz! Bizi halkı zalim olan şu beldeden kurtar ve rahmetinle bize sahip çıkacak bir koruyucu ve destek olacak bir yardımcı gönder!” diye yalvaran güçsüz erkekler, kadınlar ve çocuklar için savaşmıyorsunuz?’ — Kur’an, Nisa 75.ayet

Abdullah Uçar, 2023

(Bu mesajı insanlık adına paylaşın.)

--

--

Abdullah Uçar

Meraklı biri. Okur-yazar. Öğrenmeyi, özetlemeyi, öğretmeyi pek sever. Tıp doktoru, en pratisyeninden. Halk Sağlığı doktoru, en tembelinden.